Marie Trintignant, 21 Ocak 1962’te , sinemaci bir ailenin kizi olarak Paris’te dünyaya geldi. Annesi yönetmen Nadine Trintignant, babasi ise ünü ülkesinin sinirlarini asan degerli aktör Jean-Louis Trintignant’dr. 41 yasindayken , erkek arkadasi Noir Desir’in solisti Bertrand Cantat’in sorumlu tutuldugu bir olayda ugradigi fiziksel siddet sonucu yasamini kaybetmistir. Marie Trintignant; ünlü ve basarili bir oyuncu, dört çocuk annesi, güzel ve özgür bir kadin, aktif bir feministti.
Marie Trintignant, sinemaya ilk adimini daha 4 yanda annesinin filmi «Mon amour, mon amour» (1967)’la atar.Sonradan yine Nadine Trintignant’n filmi « Ça n’arrive qu’aux autres » (1971) filminde rol alir. Annesi , çok küçük yaslarindan itibaren bir yandan filmlerinde Ona rol verirken bir yandan da «Oyuncu mu olmak istiyorsun ? Sakin olma çünkü tüm oyuncular mutsuz olurlar » diyerek oyuncular üzerine çok iyi bilinen bu klise ile Marie’ye engel olmaya çalr. Marie de ilk basta bu uyarilari ciddiye alarak veteriner ya da courtisane* olmak ister ama küçük yasta bulasan sinema virüsünden kurtulamaz, sonunda bu virüsle yasamayi kabul eder. Ileride Baudelaire’in ”Aktorler, courtisane ve sairlerdir “ sözünü okudugunda en azindan çocukluk hayallerinden birini gerçeklestirdigine inanir.
Üvey babasi Alain Corneau’nun kara komedisi « Serie Noire » (1978) da 16 yasindayken canlandirdigi içe dönük, varolma bunalimlariyla bogusan, utangaç karakter, oyuncu olarak fark edilmesini saglarken profesyonel kariyerinde sürekli karsisina çikacak karakter tipini belirler. Marie Trintignant, hep sorunlu, bunalimli, marjinal kahramanlar canlandirmasinin nedenini sonradan soyle açiklar ; "Ben canavarlar severim, savunulamayacaklari savunmak isterim."
17 yasinda babasi Jean-Louis Trintignant ve dönemin ünlü italyan aktörleri esliginde Ettore Scola’nin « La Terrasse » filminde yer alir. Ettore Scola’nin “Aktris olmak için yaratildin hala anlayamadin mi ?” demesiyle Marie, dogru bir seçim yaptigindan emin olur çünkü artik büyük bir yönetmenin de onayini almistir.
Genç bir oyuncu olarak Marie, çok utangaçtir ve kendini seyirci önünde ifade etmekte zorlanmaktadir. Belki de o siralar kisiligi ile de uyustugundan « Serie Noire » da canlandirdigi az konuan, içe dönük, utangaç Mona karakterinde o denli basarili olmustur. Bu sorunu asmaya karar verir ve oyunculugunu gelistirmek için dersler almaya baslar. Çabalar ve çalismalar sonuç verir; Marie, utangaçligini yener, bunu nasil yendigini bir konumasinda öyle ifade eder “ Utangaçtim, çok utangaçtim … Sonra birden anladim ki utangaçlik bencilligin baska bir sekli ve hersey birden aydnlandi. “ Aldigi tiyatro derslerinden sonra profesyonel yaasminda tiyatroyu bir kenara itmez, sinemayi ve tiyatroyu birlikte yürütmeye çalisir. Bir röpörtajinda bu konuda soyle der; ” Bu is çok zor, ne kadar çok yaparsam o kadar çok seviyorum fakat gerçekten iyi olmak icin o kadar çok ögrenmek gerekiyor ki... Tiyatro bana yardm ediyor çünkü katkisi çok çabuk oluyor, gelimeyi çok çabuk fark edebiliyorum ama sinemada bu, daha geç oluyor, kazanilanlar daha sonra belki bir sonraki filmde anlasiliyor. Sinema bosaltirken , tiyatro dolduruyor. Benim için en iyisi ikisini de dönüsümlü olarak yapmak”.
Hep zor kadin karakterleri oynamaya devam etse de sonradan , annesi Nadine, o zamana kadar canlandirdiklarindan daha farkli bir rolde oynamasini saglar. 1984’te « L’ete Prochain » filminde Marie Trintignant , adamakilli asik oldugu adama bir çocuk veren genç bir kadin, Sidonie’dir. Tüm mutluluguna ramen Sidonie’nin bir problemi vardir; piyanisttir ve topluluk karsina çikmaktan korktugundan meslegini icra edememektedir. Bu problemini mutlaka çözmesi gerekmektedir. Bu filmde canlandirdigi Sidonie karakteri ile Marie, komik de olabilecegini ögrenir.
Endiseli, etkileyici bakislar ve yumusak, boguk sesi kendisinin de canlandirmaktan mutluluk duydugu , pek çok yönetmenin siradan, çarpici kadin kahramanlarina ilham vermistir. Marie , çek Otokar Votocek’in « Vacances au Paradis Palace » (1991) filminde hafizasini kaybetmis bir kadin, Elie Chouraqui’nin filmi « Les Marmotes » (1993)’da nevrotik asik, Didier Le Pecheur’un filmi « Des nouvelles du Bon Dieu » (1996) ‘da intihara meyilli bir karakter , Yvon Marciano’nun « Le Cri de La Soie » snda fetisist ve kleptomane , Pierre Salvadori ‘nin « …Comme elle respire » inde ise kronik yalanci bir kadindr.
Claude Chabrol’le iki defa film çevirmis olmasina ragmen, Onun melankolik bakislarindaki derinligi sadece ve sadece bu yönetmen yakalayabilmis ve bunu büyük bir basariyla beyaz perdeye aktarmistir. Chabrol, birlikte çektikleri iki filmde Marie’den sürekli canlandirdigi dengesiz öldürücü kadinlardan daha kompleks daha duyarli bir kadn yaratmistir. Marie, Chabrol’un erkek egemen bir toplumun, baskisi altindaki kadin , kürtaj gibi hassas bir konuda kendi koydugu kurallar çignemesi halinde nasil cezalandirdigini anlatan filmi; « Une affaire des Femmes » da Isabelle Huppert’in arkadasi bir fahise rolündedir. 1992’de , Chabrol’un «Betty» filminde basrolü oynar. Bu filmde canlandirdigi alkolik kadin Betty ile güzelligi ve yetenegini tartismasiz olarak kabul ettirir. Yazik ki ölümüyle erken sonlanan sinema kariyeri yüzünden Betty, sinemadaki en büyük, en önemli rolü olarak kalir.
Nevrotik kadinlari çok defa canlandirmis olsa da « Cible émouvante » ve « Les démons de Jésus » gibi filmlerde aldigi rollerle oyunculugunu çesitlendirmis ve zenginlestirmistir. Corneau’nun « Le Cousin » ve « Le Prince du Pacifique » ‘inde oldugu gibi popüler filmlerde nadir de olsa yer almistr. Zaman zaman da Pascal Morelli’nin çizgi filmi «Corto Maltese » (2002) ‘de oldugu gibi boguk, esine az rastlanr, büyüleyici sesini çesitli yapimlara ödünç vermistir. Tiyatroya da ara vermemis özellikle babasiyla unutulmaz pek çok oyunda sahneyi paylasmistir.
Marie Trintignant, politik olarak da taraf olmay seçmis bir sanatçydi. En son Irak savasi sirasinda , savasin karsisinda yer almis, sanatçi olarak da sinema ya da televizyon icin gerçekletirdigi yapimlarda inandina feminist davalar için çalismistir. Fransa’da 1971’de kürtajin yasallasmasi icin « Manifeste des 343 » olarak adlandirilan bildiride yer almis ve yine annesinin yönetiminde France 2 televizyon kanal için çekilen « Victoire dans Victoire » ya da « Douleur de Femmes » gibi kadin özgürlügünü savunan filmlerde rol almistr.
1 agustos 2003’te o sirada yasamini paylastigi erkek arkadasi Bertrand Cantat’nn sorumlu tutuldugu ani, hiç de adil olmayan ölüm sekli simdiye dek tiyatroda ya da sinemada canlandirdigi tüm karakterlerinin baslarina gelen olaylardan daha sert ve acmasizdir. Fransa’da sevilen bir sanatçi olan Marie Trintignant’in kadn özgürlügü hareketinin militanlarindan olmasi, ölüm nedeninin kavranmasini ve kabul edilmesini zorlatirirken, ülkesinde kadinlara yönelik siddete iliskin büyük tartismalar yaratmistir. Marie Trintignant’in aramizdan ayrilis sebebi, genelde sanatçi kisiligi, inandigi ve savundugu degerler , özünde tüm yasamiyla çeliskilidir. Bu beklenmedik trajik sonun Onu, tam da Colette gibi 20. yy en özgür kadnlarndan birini ekrana tasimak üzere, Colette filminin yapim çalismalari sirasnda bulmasi da ayn derecede çeliskili ve çarpicidir. Sanatçinin üzücü sonu; kadin erkek iliskilerindeki siddetin korkutucu sonuçlarinin, sosyal sinif, ülke , millet farki gözetmedigini, evrensel ve güncel bir sorun oldugunu göstermistir. Bu dokunakli, özgür ve özgün sanatçi, bugün, Fransa’da ikili iliskilerdeki siddet konusunda ilk akla gelen isim olmus, dolaysyla erkek siddetinin kurbani kadinlarin da sembolü haline gelmistir.
Aysun Akarsu , Subat 2004
Kaynaklar :
Nouvel Observateur (Le) 09/10/2003
Nouvel Observateur(Le) 07/08/2003
Le Monde 05/08/2003
Le Monde 03/08/2003
Le Monde 16/05/2003
Les Inrockuptibles 13/02/2001
Telerama 12/08/1998
Liberation 09/09/1996
Internet
*Courtisane : Kibar fahise, metres olarak türkçeye çevirebiliriz ama fransz kültüründe biraz daha farkl bir anlam vardr. Örnein, bir zamanlar özgür olmak istiyorlarsa kadnlarn tek seçenekleri courtisane olmakt
Twitter'da paylaş Facebook'ta paylaş