Francois Ozon Havuz Filmi

Havuz; yasam, sanat ve insanin bu ikiliyle ayri ayri bazen de içice geçip birbirine karisan iliskilerini, hikaye içinde hikaye teknigini basarili bir sekilde kullanarak sorgulayan bir François Ozon filmi. Yönetmenin bu son filmi, Ozon filmlerinden artik beklenildigi gibi çok kaliteli oyunculuk ve teknik acidan basarili hikaye anlatimyla da öne çikiyor.

Filmin en basinda Londra ve Londra atmosferine uygun bir kadin karakter olan Sarah Morton’la karsilasiyoruz. Sarah, sikintili, mutsuz, yasama mesafeli duruyor gibi görünen, polisiye romanlar yazarak hayatini kazanan bir Ingiliz kadindir. Londra Metrosunda yolculuk yaparken kendisini taniyip konusmaya çalisan bir okuruna "Sarah Morton " olmadigini söyleyerek ; onunla iletisim kurmaktan kaçinmasi , dünyaya karsi çok açik bir insan olmadigini ve o çok satan polisiye kitaplar yaziyor olmaktan çok  hosnut olmadigini düsünmemizi sagliyor. Yayincisi ile yaptigi konusmayla , yayincinin da yazarin bu sikintili halini fark etmesi ve Fransa’nin güneyindeki evinde tatil önerisiyle yagmurlu Londra'dan kurtulur ve neyseki Onunla birlikte biz de kendimizi günesli bir Fransa kasabasinda buluruz.

Fransa'ya gidisiyle Sarah'nin da yüzünde gülümsemeye , canliliga rastlariz. Yönetmen, tatilinde bu bas kahramaninin kendisine kurdugu yasama taniklik etmemizi saglayarak Onun kisiligi hakkinda daha net fikirler elde etmemize yardim ediyor. Polisiye roman yazar kahraman eve gelip yerlestikten sonra iliski içinde bulundugu insanlar evin kahyasi, Londra’daki Yayncisi ve sadece babasidir. Sarah, yogurt ve diyet kolayla beslenen, siradan , sikici daha çok erkeksi kiyafetler giyen, insanlardan uzak kalmayi tercih eden, belki dinle kesinlikle alkolle problemleri olan, zamaninin büyük bir bölümünü isine ayiran ksaca yasamdan çok da zevk aliyormus izlenimi vermeyen bir karakter olarak karsimiza çikiyor. Derken birdenbire yazar için bir kabus balyor, kendisine kurdugu sakin, sessiz huzurlu ortami hiç tanimadigi birinin, yayincisinin güzel, korkusuz, seksi, zevk düskünü kizi Julie'nin girmesiyle bozuluyor.

Julie'nin filme girisiyle Sarah’da da oldugu gibi Onun da giyim tarz, yeme ve yasama aliskanliklarina taniklik ediyoruz. Julie , Sarah'nn aksine kadinligini öne çkaran kiyafetler giymekten çekinmeyen, diyet cola yerine sarap içen, yogurt yerine kaz cigeri gibi kalorili yiyecekler yemekten korkmayan, eve yerlesir yerlesmez havuzda yüzen , yine yazarmizda tanik olmadigimiz üzere cinsel hayatina da taniklik ettigimiz onun tam tersi bir kadin karakter. Sarah en basta Julie 'yle ayni evi paylasiyor olmaktan çok rahatsiz oluyor. Büyük olasilikla rahatsizliginin temelinde Julie'nin kendisinden çok farkli olmasi , olmak istedigi ama olamadigi herseyi temsil etmesi yatiyor. Onunla ayni evde yasiyor olmasi zaman içerisinde onun için giderek daha da katlanilmaz bir hal aliyor. Derken Julie, Sarah’nin ilgisini çekiyor hatta Onun yaratacagi kurmaca bir dünyanin bad kahramanlardan biri oluveriyor ve aralarnda yakinlasma basliyor. Julie'nin neden yazarimizin kurmaca dünyasnin kahraman oldugunu Ozon’un filmle ilgili röportajndan yararlanrsak daha iyi anlayabiliriz. Ozon’a göre Sarah, kendini disipline sokmaya çalan, tüm dünyadan ve gerçeklerden kaçarak bu izolasyon içinde yaratciligini ortaya çikarmaya çalisan bir yazar. Iste bu kaçis sirasnda gerçekle (Julie) karsilasiyor ve rahatsz oluyor. Fakat bir sanatçi olarak karsisina çikan basta reddetmek istedigi bu gerçegi yaratciligiyla sanatinin içine yerlestiriyor ve onunla uzlasiyor. Çünkü Ozon’a göre bir sanatçi er ya da geç gerçekle uzlasmak zorunda ...

Filmin ilerleyen bölümlerinde Julie'nin Sarah üzerindeki etkilerini bu iki kadinin ve iliskilerinin geçirdikleri degisimlere tank oluyoruz. Julie, basta arzu nesnesi iken filmin sonuna doru çocuklasiyor. Sarah’nin kiyafetleri ve tavirlari önceye göre daha kadinsi bir hal aliyor. Sarah da filmin sonuna dogru anne figürüne oynuyor. Hatta Julie gibi arzu nesnesi bile olabilecegini görüyoruz. Bütün bu zorlu degisimlerin iki çok yetenekli oyuncu tarafndan basarili bir ekilde oynanmis olmasi da filmi rahat seyretmemizi salarken, degerini artiriyor.

Ek olarak Havuz filmi icin simgelerden de bahsetmek isterim. Filme ismini veren , olaylarin buyuk bir bolumunun etrafinda gectigi evdeki yuzme havuzunun sanati simgeledigini dusunuyorum. Ozon , filmle ilgili verdii röportajnda herkes için havuzun farkli anlamlar, açilimlar olabilecegini söylemis. Ama havuzun okyanusun aksine kontrol edilebilir oldugundan ve yapaylindan da bahsetmis. Bu durumda sanat için de havuz için söylenenleri söyleyebiliriz. Sanat gerçegi taklit etmeye çalisir, taklit eder ama asla gerçek olamayacagini bilir, sonsuz gerçegin aksine sinirlar içerir ve yine gerçegin aksine kontrol edilebilir. Sanati simgeledigini düsündügüm havuzun gerçegin yansidigi bir sinema ekrani olarak da görüyorum. Julie'nin bu havuzun hep içinde ya da etrafinda ama hep Sarah Morton’un seyri içerisinde olmasi da sanki bu fikri destekliyor. Sarah Morton havuza ancak temizlendikten sonra giriyor bu noktadan itibaren de Onu kendi yarattigi dünyada daha aktif , daha etken olarak görüyoruz.

Yukarda yazdiklarma Sarah Morton karakterinin yasami seyreden insanlar, tersine Julie'nin de korkusuzca yasayanlar simgeledigi fikriniekleyebilirim. Yasami seyreden insanlar, Sarah’nin yaptigi gibi evin yüzme havuzunu gören en güzel odasina yerlesirler, o yüzme havuzuna bakarlar ama bir türlü orada yüzemezler. Onlarin pek çok bahaneleri vardir , hava yeterince isinmamistir, havuz henüz tam temizlenmemistir. Kendilerine tatilde bile olsalar ayni Sarah gibi huzur ve sakinlikle adlandirilan bir yasam kurmaya çalisirlar. Tek istedikleri yasam ya da onun yansimasini seyretmek için yerlestikleri o en güzel manzarali locada rahatsiz edilmemektir.Yine de yaamlarini sürdürmek için yasamasalar da yasayanlari izlemeye ve belki bunu yazmaya, film yapmaya ksaca bir ekilde izlediklerini sanata dönüstürmeye ihtiyaçlari vardr. Neyse ki bizim de o yazilan kitaplar, o yapilan filmleri izlemeye ihtiyacimz var.

Ozon, filmin sonuna izlediimiz filmin aslnda kurmaca içinde bir kurmaca olabilecegi ihtimalini de basarili bir sekilde yerletirmis. Bunu da izleyicinin gözünün içine sokmadan ta en basinda basina vurmadan yapmis. Bu mütevaziligi hosuma gitti. Ozon’un filmi , hikaye içinde hikaye, meta kurmaca nasl adlandrlrsa bu teknigi basariyla kullanmasinin yanisira bütün bu yaratma ve tüketme ihtiyaçlari üzerine ve basta da söyledigim gibi yasam , sanat ve insanin bunlarla iliskisi üzerine güzel bir film.

AYSUN AKARSU, Eylul 2003

Şu an için oy verilmemiş